Ses üzerine akademik anlamda hiç şüphesiz en önemli katkıları sağlayan isim Phythagoras’tır. Bir rivayete göre Atina sokaklarında dolaşmaya çıktığı bir gün, bir demirci dükkanının önünden geçerken, demircilerin çekiçlerle vurduğu örslerden bazen uyumlu bazen uyumsuz sesler çıktığını fark eder. İlgisini çeken bu sesler karşısında kayıtsız kalamayan Phythagoras, hemen içeri girerek demircilerden örslere farklı şiddetlerde vurmalarını ister. Teknik olarak çıkan seslerin tonlarında bir değişim olmamış
ve bu durumdan çok etkilenmiştir. Sayıların müzikle olan bağlantısını o an keşfeden Phythagoras, demircide duyduğu bu farklı ses dalgalarını incelemeye devam etmiştir. Öncelik olarak 100 cm uzunluğunda bir demiri ½ oranında bölmüş ve bu iki demirin aynı sesi (oktav) çıkardığını gözlemlemiştir. Daha sonra aralarında 2/3 oran bulunan demir çubuklarla kaç farklı ses olabileceğine bakmış ve 100 cm’lik demiri her defasında 1,5 kat oranında artırarak 12 farklı ses bulunabileceğini fark etmiştir. 2 kat artırdığında ise bulduğu son ses ile 1,5 kat olarak artırdığı son ses arasında çokta uzak olmayan bir ses ilişkisi yakalamıştır. İlerleyen zamanlarda bu ara sese “Pythagoras Koması” adı verilmiştir. Bu deneyden sonra Pythagoras, oranları artırmaya devam ederse aynı notalara geri dönüleceğini anlamış ve farklı olarak 12 sesin olduğuna kanaat getirmiştir. Aralık hesaplamalarına devam Pythagoras ¾ oranı ile tam dörtlü olan aralığı da bulmuştur. Yaptığı deneylerle seslerde ki en mükemmel uyumun 1, 2, 3 ve 4 rakamlarıyla ortaya çıktığını belirlemiştir. Bulduğu oranlar arasında tam dörtlü, tam beşli ve oktav gibi çok önemli üç aralık vardır. 1, 2, 3, ve 4 rakamlarının toplamı 10 olduğundan ve 10 sayısı da kutsal tetrakis kabul edildiğinden matematik ve müzik Pyhhagoras tarafından evrenin nihai temeli olarak addedilmiştir. Şunu belirtmeliyim ki bu oranlar günümüzde kadans dediğimiz aralıkların da temelidir. Kadans, tonal bir müzikteki uyumu ifade eden kalış, bitiş ve yürüyüş derecelerini gösteren bir müzik terimidir. Basit ve mükemmel uyumun kendisi olan bu oranlar yan dereceleriyle birlikte müziği daha da renkli hale getirmektedir. Tonal bir kadansı oluşturmak için I-IV-V-I bağlantısını kullanırız. Tonun I. derece olan akoruna eksen (tonik), IV. derece olan akoruna alt çeken (subdominant), V. derece olan akoruna da çeken (dominant) ismi verilmektedir. Bu kadanslar 1/1, ¾, 2/3, 1/1 sesleriyle kurulan akor dizileridir. ½ oranı sekizli dereceyi yani oktav derecesini verdiğinden, Pythagoras’ın bu oranları 1-4-5-1(8) olarakta seslendirilebilir. Do majör akorunun tonal kadansı do majör (I)-fa majör (IV)-sol majör (V) ve tekrar do majördür (I). I-IV-V derece akorlarını çaldıktan sonra eğer V. dereceyi I. dereceye bağlamazsak, kadans havada asılı kalır ve bir yere gitmek istermişçesine bekler yani bir son ister. Çünkü bu durum kadansın eksik bir biçimde duyulmasına sebep olur. Bu yüzden ana tona dönmek mecburiyetindedir. Kadanslar herhangi bir canlının doğumu yaşamı ve ölümünün ve yaşam içerisinde ki durumunun bir temsilidir. Schopenhauer bu durumu şöyle açıklar: “Müzik, görüngünün, daha doğrusu istemenin upuygun nesneleşmesinin kopyası değil, doğrudan istemenin kopyasıdır. Onu bütün sanatlardan ayıran da budur. Öyleyse, müzik, metafizik olanı, bütün görüngülerin kendinde şeyini sunmaktadır. Böylece biz dünyayı “gövdeleşmiş müzik” diye adlandırabileceğimiz gibi “gövdeleşmiş isteme” diyede adlandırabiliriz”. Kendi felsefesini temellendiren Schopenhauer, müzikle bize istenç içinde ki dünyanın arzu ve isteklerini karşılasa bile tekrar tekrar başka istençlerle varlığını sürdüreceğini anlatır. Bunu da: “Benzer biçimde, melodinin doğası, esas notadan binlerce değişik yola çıkmak, sapmak; yalnızca armonik aralıklara, üçüncü ile dominant aralıklara değil her sese, disonans yediliye çok geniş aralıklara sapmaktır. Gene de onları her zaman sonunda asıl tona dönüş izler. Melodi, bütün bu dolaşmalarında, istemenin didinmelerinin nice değişik biçimini dile getirir. Ama her zaman sonunda armonik bir aralığa dahası asıl tona dönerek istemenin doyumunu da anlatır. Melodiyi bulmak, onda insan isteğinin, duygusunun en derin gizlerini açığa çıkarmak, dehanın işidir” diyerek dile getirmektedir. Tabi burada Schopenhauer kör bir iradeyi anlatmak ister. Ama kadanslar daha geniş çapta düşünüldüğünde evrenin ritmik durumunun da bir temsilidir. Bize bu evrenin bir gün son bulacağını da düşündürmektedir. Çünkü ana tona dönüş aslında her şeyin başladığı yer demektir. Pythagoras’ın bulduğu ve evrensel boyuta ulaşmış olan, batı müziğinin temeli bu 12 nota, Yunan kültüründe çok kullanışlı hale getirilememiştir. Bunun nedeni çağın ruhu 1/2, 2/3 ve 3/4 oranlarıyla elde edilen 4 ya da 5 notalı müziği yeterli görmektedir. İlerleyen zamanlarda bu az kapsamlı müzik yetersiz görülmüş ve 8/9, 4/5, 3/5 ve 6/11 oranları da eklenerek nota sayısı sekiz olarak belirlenmiştir. Daha sonra bu sekiz nota da yetersiz kalmıştır çünkü sekiz nota ile çok kısıtlı bir müzik yapabilirsiniz. Eserleri başka tonlardan modüle etmek sekiz nota ile pek mümkün değildir. Bu problemi ortadan kaldırmak için yıllar önce Pythagoras’ın bulduğu diğer ses dizileri bu sekiz notaya eklenmiştir (piyanoda bulunan siyah tuşlar) ve artık bütün eserler her tondan transpoze edilebilmektedir.

Pythagoras duyduğu sesler ile notaları keşfederken, Rus besteci Tchaikovsky duyduğu üç notayla İtalian Capriccio isimli eserini orkestra için bestelemiştir. İtalya seyahatinde konakladığı otelin arkasında bir askeri birlik vardır. Kaldığı süre boyunca birlikten gelen yat ve kalk borularını dinlemiş ve esinlenerek bu eşsiz eseri ortaya çıkarmıştır. Başka bir örnek verecek olursak yine Rus besteci Korsakov anneannesinin yanına gittiği bağ evlerinde dışarıda dolaşırken arıların çıkardığı sesleri dinlemiş ve bundan çok etkilenmiştir. Arıların dansını anlattığı Flight of the Bumblebee isimli muazzam eserini kaleme almıştır. Ses basit bir şey gibi gelebilir ama bizde uyandırdığı hisler onu özel kılmaktadır. Bir ses dalgasının yarattığı etkinin ne derece tanrısal olduğunu anlayabilmek içinse Mevlana’ya bakmak gerekmektedir.

Yorum bırakın

Ben Berkan Kutlu

Her yaratılmış olanda içkin olan ses ve müziği açığa çıkarma amacındaki bloğumda, kutsal metinler önderliğinde tarih boyunca felsefeyle yaşamış düşünürlerin müzik ile olan görüşlerine yer vererek, ses ve müziğin önemini anlamak ve anlatmak en önemli amacımdır. Evrenin var oluşundan yok oluşuna kadar sesin ne derece önemli bir yere sahip olduğuna gelin hep birlikte bakalım. (Konuları anlayabilmeniz için lütfen numara sırasına göre okuyunuz)

Let’s connect

WordPress.com’da Blog Oluşturun.